Seçimlerin haklı galibi...
Öncelikle diyelim de aradan çıksın, seçimleri herkes kaybetti. Fakat seçimler hakkında hem muhalefet hem de iktidar aynı anda büyük bir başarı gibi bahsedecek ve gelecek seçimlere kadar karşı tarafı ezeceğini ima edecek söylemler kullanacaklar. Çünkü iki taraf da şu anki gidişatın tamamen dış güçlerin(!) oyununa gelmek olduğunun farkında değil.
Bu oy oranları doğrudan genel seçime yansırsa, yeniden başarısız koalisyon dönemlerine geçeceğiz; çünkü AKP kaybettiği o %4.5 oyla aynı zamanda tek parti iktidarını da kaybetmiş oldu. Muhalefetten kendine bir ortak bulması gerek, Bu ortak BDP bile olsa yeterlidir. Ancak öyle iktidarını sürdürmeye devam edebilir.
Öte yandan muhalefet bütünüyle birleşirse (MHP, CHP ve bunlara dışarıdan destek veren BDP gibi...) AKP iktidarını yitirecektir.
Bu olasılıkları göz önüne almamızı sağlayan gerçek neden ise seçim barajı ve bu barajın işlevidir. AKP tek parti iktidarına getiren seçim barajı artık nerdeyse işlevini tamamlamıştır, barajın altında kalan toplam oy oranı %12-14 arasında seyretmektedir. Bu oranın yaklaşık yarısı BDP'nindir. Onlar da gerçek oy oranlarının yaklaşık 3'te biri ile de olsa Mecliste temsil edilmenin yolunu bulmuştur. Bu haliyle barajın birleştirici(!) gücüne neredeyse herkesin boyun eğdiği söylenebilir.
Bu olasılıkları göz önüne almamızı sağlayan gerçek neden ise seçim barajı ve bu barajın işlevidir. AKP tek parti iktidarına getiren seçim barajı artık nerdeyse işlevini tamamlamıştır, barajın altında kalan toplam oy oranı %12-14 arasında seyretmektedir. Bu oranın yaklaşık yarısı BDP'nindir. Onlar da gerçek oy oranlarının yaklaşık 3'te biri ile de olsa Mecliste temsil edilmenin yolunu bulmuştur. Bu haliyle barajın birleştirici(!) gücüne neredeyse herkesin boyun eğdiği söylenebilir.
Barajın var olmasının sebebi irili ufaklı küçük partilerin birleşmesi ve ülkede muhalefetin ve iktidarın tek elde toplanmasını sağlamaktır. Olan durum incelendiğinde bunun nerdeyse sağlandığı düşünülebilir, bundan sonra ki işlevi ise orada sessizce durup bir daha ki burhan dönemi gelene kadar insanları bir arada(!) tutmaktır.
Üzücü olan hâlâ kimsenin "acaba yanlış mı yapıyoruz?" diye durup sorgulamamasıdır. Siyaset arenasında taraflar bir kez belirlendikten sonra gerilim savaş çıkana kadar artmak zorunda mıdır? Neden taraflardan biri karşı tarafa dostluk eli uzat(a)maz?
Üzücü olan hâlâ kimsenin "acaba yanlış mı yapıyoruz?" diye durup sorgulamamasıdır. Siyaset arenasında taraflar bir kez belirlendikten sonra gerilim savaş çıkana kadar artmak zorunda mıdır? Neden taraflardan biri karşı tarafa dostluk eli uzat(a)maz?
Akıllı olan, herkesin iyiliğine olanın kendi iyiliğine de olduğunu öngörmesi gereken kişi değil midir?
Hani Müslüman olanın Hz. Muhammed(S.A.V.)'i örnek alarak hareket etmesi gerekmez mi? Onun örneği düşünüldüğünde "Müslümanım." diyenin düşmanına bile dostluk elini uzatması gerekmez mi? Belirgin bir davranış örneği verecek olursak; Hz. Muhammed(S.A.V.) isteseydi, Ebu Süfyan'ı en acı verici işkencelerden geçirdikten sonra öldürme gücü ve imkânı yok muydu? O(S.A.V.) ise Ebu Süfyan'ın kalbini ısındırmak için öldürmek yerine ona barış elini uzatıp hediyeler ile gönlünü almadı mı?
Şu anki siyasetimizde eksik olan bu bilinçli davranış, işte. Biz sadece birlikte olursak güçlenebiliriz, yanlış yapılsa da doğru yapılsa da bu herkesin ortak sorumluluğudur. Eğer buna uygun hareket edip düşünmez isek uğruna Çanakkale'de telafisi nerdeyse imkânsız kayıplar verilen bu toprakları paramparça edip kaybederiz ki orada şehit olanlar bu olmasın diye hayatlarından vazgeçtiler.
Yorumlar
Yorum Gönder