Kayıtlar

Uygarlığın ve Kişiliğin Temeli: Sorumluluk

 “Anaya ataya el kalkmaz, taş olursun. Dediğimi yapmazsan seni köşedeki ayakkabıcıya çırak olarak veririm, okuldan alıp. Sınırını bil, senden yaşlı ve uslu olanların dediklerine uy. Söz ver ve tut yoksa sana kimse inanmaz” Şimdi, burada görülen sözler genel kullanım düzeyine ulaşmış sözler, öğütlerdir. Buna karşılık büyüklerimizden bir şey istediğimizde şu tepkilerle karşılaştığımız çoktur: “Sen dediğimi yap, sonra bakarız. Söz vermiyorum ancak deneriz, fırsat olursa. Önce sen şu işi çöz, o istediğin sonra…” Ara sıra şöyle durumlarla da karşılaşırız: “Şimdi çok işim var, git başımdan Sırası mı şimdi, bunun? Ne halin varsa gör, Allah’ın belası” … Bunların tek tek üzerinde durulacak kadar geniş kapsamlı bir şeyler yazmayı düşünmüyorum, ancak bu tutumlar arasındaki çelişkiyi ortaya koymam gerek. Bu çelişkinin nedeni de bildiğimiz ancak umursamadığımız hatta korktuğumuz bir kavram: “ sorumluluk ” Toplumumuzda kişilerin üzerine en az düşündüğü ancak en küçük yaş

Nişanyan "Yanlış Cumhuriyet" kitabı eleştirisi

Zamanında kardeşim saydım Murat Can Gökdemir söyledi, Sevan Nişanyan diye birinin var olduğunu. Kendisinin birçok alanda çalışması olan zengin birikimli biri olduğunu birkaç çalışmasını inceleyerek kolayca fark ettim. Ne yazık ki bu düzeyde bir birikimi tüm tarihsel, siyasal ve toplumsal koşulları göz ardı edecek düzeyde tek bir siyasal amaç uğruna kullanarak düşüncelerini bu yönde ilerlettiğini gördüm "Yanlış Cumhuriyet" kitabını okurken. Bu amaç ise yalın biçimde “İngiliz Mandacılığı” olarak tanımlanabilir. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu döneminde geçirdiği sancıları büsbütün gerileme nedeni saymıştır. Eline geçirdiği her fırsatı yukarıda sözünü ettiğimiz amaç uğruna yorumlamıştır. O zaman hakkında her çağ için olduğu gibi gereği gibi düşünüp çalışmayan çabalamayan insanların bilgisizliği ile görgüsüzlüklerini sömürmek için yazmıştır. İlettiği sorunların gerçek olduğu yadsınamaz. Mustafa Kemal ve Atatürkçülüğe getirdiği eleştiriler özellikle hukuk ve hukuk devleti a

Kurban İbadetinde Başka Ne Anlar ki, Kişi?

Resim
Kurban kesmenin bir ibadet olarak kanımca bizden kestiğimiz hayvan ile bir tür empati kurmamız bekleniyor. Çünkü sonuçta bizim yiyeceğimiz olacak bu canlının ölürken gözlerine bakarsak aynı kaderi bizim de paylaşabileceğimizi, bu benzer bir olayın bizim de başımıza gelebileceğini görebiliriz. Bu anlayış başka insanlara karşı bizi hem daha özenli davranmaya zorlar hem de yanılgıya düştüğümüz durumlarda sorumluluk alma  eğilimimizi arttırabilir. Oradaki hayvan ölecek ve biz onu yediğimizde bizim bir parçamız olacak, onun yaşamını aldığımız için artık bir sorumluluğumuz daha var, onun için de yaşamak. Onun göremediği gidemediği yapamadığı şeyleri Allah rızası için onun adına da yapmak için güdüleneceğiz. Diğer bir değişle yaşama belli düzeyde bağlanmamızı da istiyor olabilir, Allah yalnızca potansiyelimizi güzellikle doğrulukla ve iyilikle açığa çıkarmak için kolaylaştırıcı sunuyor bize. Edilgin değil etkin olmamız gerektiğini hatırlatan bir ibadet kurban kesme. Bu nedenle onu ne kadar kö

Pazara pirince giderken evdeki bulgurdan olmaya doyamamak

Ülkede yine seçim havası var. Bu dönemleri seviyorum. Çünkü ülke çapında herkesin bir şeye kesin olarak bu kadar güvendiği bir düzen ya da yapı yok. Seçimlerin hukuki düzenlemeleri olan d'hondt oy sayma düzeni, %10 parti barajı(altında kalanlara hiç bir ödenek ayrılmaması durumu), propaganda dönemi, geniş bölge yapısı temsilde adalet ve yönetimde tutarlılık ilkelerini aynı anda gerçekleştirmeye çalışırken anlamsız bir karmaşıklığa yol açıyor. Ancak bunları bilmeyen kişilerin düzene olan bağlılıkları ile bunları bilenlerin suskunlukları ve kabullenmişlikleri ile ülke genelinde en saygın yapılardan biri şu an seçim düzenimiz. İnsanlar kolay kolay düzeni suçlamıyor, onun yerine onu kullanmakta başarısız olduğuna inandığı toplumu suçlamayı seviyor. Seçim sonuçlarını beğenmeyenler halkımızı aptal, geri zekâlı vs. damgalar iken; beğenenler tersini yapmaktan son derece büyük bir gururla halka teşekkür ediyor. Kimse düzene ne ona düşen sorumluluğu ne de hakkı olan teşekkürü pe

Neyi İstersen...

Resim
Ben ilk okulda o dönemde televizyonda yayınlanan "Süper Baba"yı izlerdim. O dönemde dizideki çocuk Galatasaraylı Liseliydi. Galatasaray lisesinin o dönemde ortaokulu da vardı. Alim'di çocuğun adı, ona giderdi. O çocuğa çok özenirdim.. Aynı onun gibi okuldaki arkadaşlarımla sürekli kavgalı derslerimde başarılı idim. Aramızda bir özdeşlik kurdum, kendimce. İlkokulu bitirince o okula girmek -böyle diziyi izleye izleye- bir tutku oldu, bende. Derken bizim dönemde Anadolu Lisesi sınavlarına girecekken, İlköğretim 8 yıla Çıktı. Galatasaray'da ortaokul kalktı. Bu durumdan etkilenerek düşüncelerimiz değişti ve askerlik ve pilotluk gözüme daha çekici geldi. Kısaca ilk amacımdan saptım. Sonra da dershane düzeni vs. oturdu. Bunlar, bizim hiç alışık olmadığımız düzenlerdi. Ailem de ben de, böylesi kurumların ne işe yaradığını sorguladık durduk. Sonrasında kendi kendimize gereksiz olduklarına karar verdik. Bu yüzden dershaneye çok geç yazıldım. İyi hazırlanamadım, Allah bağış

Kökten Göğe

Resim
"Ben büyüdüm, okudum seni aştım baba, sen benim dilimden anlamazsın" Diyorsanız, ancak küçülmüş, kökünüzü ezmiş ve nereden geldiğinizi unutmuş olduğunuzu kanıtlarsınız. Çocuk iken bize nasıl konuşulacağı öğretildi ise o düzeni ve o sözcükleri kullanmayı sürdürmemiz gerek. Çünkü zamana ihtiyacımız var. Doğru yolda yürümek bize bu zamanı kazandırması en olası yöndür. Kendi dilini o kendiliğe uygun bir bilinçle kullanmak gerek. Bu bir yön seçimidir. Yönü olmayanın bir yere varamayacağı düşünmek gerek. Her hoşuna giden daldan bir meyve koparmak için gününü tüketen bir maymunla, her canı çektiği beğendiği yapıyı nereden geldiği ve nereye gitmesi gerektiğine bakmaksızın diline sokan veya eline alıp ona sahip olmaya çalışan insanın bir farkı yoktur. Bir şey olmaya çalışmak gerek. Bu toplumda insanların bir şeyler olmasının en doğru yolu önce insan, sonra Müslüman, sonra birlik olmasıdır.  Bir insanın bir babaya ya da anaya sahip olması ile baba veya ana olması arasındaki fark

Yuvarlama...

Resim
Yokuştan yuvarlanacak olana dokunmak yeter. Fakat unutma bu; ne seni -onu düz yolda ya da  yokuş yukarı yuvarlayan  kadar  güçlü, ne de ona dokunmayan kadar sorumsuz yapar...