Neyi İstersen...

Ben ilk okulda o dönemde televizyonda yayınlanan "Süper Baba"yı izlerdim.
O dönemde dizideki çocuk Galatasaraylı Liseliydi. Galatasaray lisesinin o dönemde ortaokulu da vardı. Alim'di çocuğun adı, ona giderdi. O çocuğa çok özenirdim.. Aynı onun gibi okuldaki arkadaşlarımla sürekli kavgalı derslerimde başarılı idim. Aramızda bir özdeşlik kurdum, kendimce. İlkokulu bitirince o okula girmek -böyle diziyi izleye izleye- bir tutku oldu, bende.

Derken bizim dönemde Anadolu Lisesi sınavlarına girecekken, İlköğretim 8 yıla Çıktı. Galatasaray'da ortaokul kalktı. Bu durumdan etkilenerek düşüncelerimiz değişti ve askerlik ve pilotluk gözüme daha çekici geldi. Kısaca ilk amacımdan saptım.

Sonra da dershane düzeni vs. oturdu. Bunlar, bizim hiç alışık olmadığımız düzenlerdi. Ailem de ben de, böylesi kurumların ne işe yaradığını sorguladık durduk. Sonrasında kendi kendimize gereksiz olduklarına karar verdik. Bu yüzden dershaneye çok geç yazıldım. İyi hazırlanamadım, Allah bağışlasın. İlk seçimim olan askeri liseler, sonrasında polis koleji kaçtı.
Anadolu Lisesi seçimlerinde Galatasaray lisesi aklıma geldi, yeniden. Fakat  başta dediğim gibi iyi hazırlanamamıştım. Yine parmaklarımın arasından kaçtı, Galatasaray.

Liseye Kartal Köy Hizmetleri Anadolu Lisesinde başladım. O yıla kadar matematiği çok seviyordum. Fakat hazırlık döneminde zorla bir yıl bu dersten koparılmak, beni gerdi. Yalnızca bir derse hiç odaklanmak zorunda kalmamıştım. Zorlandım. İlk defa derslerden çok arkadaşlarımı sevmeye başladım. Benim için son derece ilginç bir deneyimdi, öylesi.
Demedim önce ama babam askerdir. İlk okulu ve ortaokulun ilk yılını Balıkesir Edremit'te okumuştum. Sonrasında tayinle İstanbul'a gelmiştik. Öncesinde Bandırma'da idik. Yine tayini çıktı, Diyarbakır'a...

Yeni okulum Diyarbakır Anadolu Lisesi idi. İlk yıl sonunda durumu düzelttim. İyice hazırlandım dershane desteğiyle, Üniversite sınavında. En azından ben öyle sanıyordum. Ama yetmiyormuş.
Galatasaray Hukuk Fakültesini kaçırdım, bu sefer de. 2006'da o yıl değişen sınav düzeninde 243. oldum, Türkiye genelinde. Diyarbakır İl birincisi oldum. Yine de hedefim gerçekleşmedi.
Ankara Hukuka girdim, bir yıl daha kalıp hazırlanmayı gözüm kesmedi. Bir olmamışlık duygusuna kapılmaya başladım. İlk kez açıkça bir şey duyumsadım, sanki bir çukurun başında bir yandan öbür yana atlamaya çalışırken çukura düşmüş gibi bir duyguydu, bu olmamışlık. Bu olmamışlık duygusu gittikçe güçlendi. Sonunda bana 1 yıla mâl oldu, okul 5 yılda bitti. Yine de Allah'a şükür, Okul bitti Ankara'da.
Sonra avukatlık stajına başladım. Orada hedefsiz oyalanırken iş yerinden bir arkadaş(adı bende saklı, sağolsun) bana ÖYP'den(öğretim görevlisi yetiştirme programı) söz etti. İlk başvurumda ticaret yazdım, hedeflerimi açıkça kaybetmeye başladığımdan bu yana çaresizlik içinde idim, Allah affetsin. Kendimce alan daralttım. Büyük hedeflerden yalın önceliklere döneyim dedim. Bari param olsun dedim.
Marmara üniversitesi yazdım ilk başvurumda, tutmadı... İlk kez pes etmek yerine hırslandım.
Sonra döndüm yarım dönem çalıştım.
ALES ve dil puanımı 90 üstüne çıkardım. Ortalamam için okuldan 100lük transkript aldım, sorun olursa diye dekanımızla görüştüm. Sağolsun, beni Ankara hukuktan iyilikle uğurladı, dekanımız.
Sonrasında iyice düşündüm.
'Ne istiyorum?', diye. Aklıma Galatasaray geldi, yine. 'Oraya nasıl girebilirim, dedi.  En kesin yol nereden geçer? Kimse ne yapmak istemez Galatasaray hukukta, bile olsa?'Aklıma felsefe geldi, geyiği de severim. Allah izin verirse öğrencilerime: 'felsefeyi boş iş sananlardan ve parasız bulanlardan iseniz, ben aksinin yürüyen kanıtıyım. Bakın geyikten para kazanıyorum.' diyebilecek olmak çok çekici göründü. 'Hukuk Felsefesi ve sosyolojisi' kadrolarını incelemeye koyuldum.
Bu arada bir kez İstanbul'a ve Uğradım Medeniyet Üniversitesini öğrendim. Gelecek için iyi bir yol gibi göründü, bana (Allah daha iyisini bilir.  Başvurularda İstanbul Medeniyet Üniversitesinde Hukuk Felsefesi ve sosyolojisi seçti,  kazandım, Allah'ın izniyle. Sonrasında da Gsu da kamu hukuku yüksek lisansını kazandım, Allah'ın izniyle. Fakat Sonuçlar gelmeden bir hafta önce okulda yangın çıktı. Ama ben çok umursamadım, haberleri. Çünkü eğer hukuk fakültesi yansa idi, daha büyük yaygara kopardı diye düşündüm. Türkiye'nin en iyi hukuk fakültesiydi. Nasıl olur da bir kuru haber ile geçiştirilirdi ki...
Fakat sonuçlar belli olup da insanlara mutluluk ile haber verdiğimde...
Eniştem bana yanan binanın hukuk fakültesine ait olduğunu söyledi. Yine inanmadım. Okula gelip gözlerimle gördüğümde... Hocalar ile konuştuğumda...
Ancak kabullendim gerçeği
Düşün ki, bu okul benim çocukluk hayalim
Yaşamımda önüme koyduğum tek somut hedefti. Nerdeyse 20 sonra ancak onun ölümüne yetişebiliyorum.
Onu isterken nasıl ve ne kadar istemem gerektiğini unutmuşum, belliki.
Sana bu Allah'a yakınmak için anlatmıyorum. Üstelik de ölümlü dünyada daha ne büyük çileler varki, bu ne olsun onların yanında. O, her şeyin en doğrusunu bilir. Bana da benim için en iyisini verir,  şüphesiz. Ben onun ne ve nerede olduğunu bilmesem de...
Sana bunu şu yüzden Anlattım:
Benim bu durumum sana ders olsun. Bu isteğim beni üzdü, üzüyor. Allah bağışlasın ve beni daha doğru yola iletsin, ama henüz bütünüyle bu gerçeği sindiremedim.
Bu kadar çabadan sonra...
En sonunda asistanı olduğum hocamın ağzından öfke ile bile olsa :'sen bu okulun öğrencisi değilsin, sen Galatasaray öğrencisi değilsin!.' denmesinin bir nedeni var:

...SENİN SINAVIN OLUR!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nişanyan "Yanlış Cumhuriyet" kitabı eleştirisi

Algısızlık uçurumu

Uygarlığın ve Kişiliğin Temeli: Sorumluluk