CHP'nin edilgin iktidarı...
CHP'liler hep şunu der:"Biz iktidarın kaynağını yeryüzüne indirdik."; Başbakanın dediklerine bakıyorum: "Bizi halk seçti; ancak onlar yerimizden eder." demiyor mu? Bu bile CHP'nin Türk insanını en sonunda nereye taşımayı başardığının kanıtı.
Dünyanın hiçbir yerinde (totaliter rejimlerden başka) bizim seçim demokrasimizin bir eşi daha yok. Halkımız oyuna inanılmaz bir güvenle ve özveriyle sarılıyor. Bu CHP'nin bu ülkeye yaptığı belki de tek ve en büyük kalıcı faydasıdır.
Geçenlerde duydum bir grup radikal İslamcı "oy kullanma!" diye bir kampanya başlatmış; dedikleri ise tam bu yukarıda temas ettiğim konu: "Bu iktidarın kaynağı millet; halbuki gerçek iktidarın kaynağı Allah'tır." diyorlar. Tabii kanımca biraz yollarını şaşırmışlar; çünkü onlara böyle bir konuda kulak verirsek Allah'ın sürekli peygamberler yollayarak bizi onlara yönettirmesi gerekirdi. Çünkü bir tek onların "Söylediklerim Allah'ın kelamıdır." demeye hakları vardır, Allah'ın izniyle.
Öte yandan Muhammed SAV kendisinden sonra kıyamete kadar peygamber gelmeyeceğini kesin bir biçimde iletmiştir, Kur'an'da da bu durum hüküm altına alınmıştır. Bu durumda eğer birisi çıkıp peygamber olduğunu öne sürerse doğal olarak Müslümanlıktan çıkar(Bu konuda Marx, Nieztche ve Ahmediyye cemaatini örnek vermek olanaklıdır). Böyle birini izlemek de bizi kestirmeden cehenneme götürür...
Şu an okuduğum Mukaddime'de de aynı durum üzerinde durur, İbn-i Haldun. Adaletle toplumsal bağlılıklara dayanarak yönetmek, ardıllıktır(halifeliktir); der. Katıksız güce dayanarak ve hakkı ezerek asabiyet yaratmaksa mülktür. 4 Ardıl gücünü oydaşmalı seçimle başa gelmekten alırlarken Muaviye'nin gücü eline geçirmek için olanakları sonuna kadar zorlaması ile bu durumu bozmuştur. İslam ahlakını epeyce baltalayan bu durum yüzünden İbn-i Haldun'a kadar bir çok bilge (alim) ve neredeyse bütün Müslümanlar(ın yarısı) Muaviye'nin yerine geçen oğlu Yezid'in yaptıklarını bile İslam'a uygun sayacak kadar kendilerini kaybetmiştir(ki Yezid'in Kerbela'da olanlar gibi eylemeleri üstüne:"Bedir savaşının intikamını aldık!" dediği aktarılagelmiştir). Bu kurulan iyelik (mülk) küstahça bir devlet anlayışı ile iktidarı Allah'tan aldığını öne sürmeyi bir devlet geleneğine dönüşmüştür. Bunu Abbasiler'de sürdürmüş en son II. Abdulhamit(ki kendisini sever sayarım, batılılaşma konusunda) bile"Biz Allah'ın yeryüzündeki gölgesiyiz." diyecek kadar cüretkâr olabilmiştir. Lakin bu sözünün yanlışlığını İttihat ve Terakkiciler sayesinde fark edince; üsturubu ile iktidarı terk etmiştir; Vahdettin de aynı biçimde olgunca davranmıştır; çünkü Damat Ferit gibi dalkavuk megalomanalara fazlaca güvenecek kadar kör olduğunu fark etmiştir. Kanımca kendisini bundan ötürü suçlamıştır. İktidarı böyle sessizce terk etmesinin onun Allah rızası için Türkiye'ye hediyesidir.
Geri dönersek CHP'nin güzelliği cumhuriyet devriminden bu yana tek parti döneminde aktif; çok parti rejimlerinde ise edilgin(Askeri vesayet diye çokça dillendirilir) biçimde iktidarda kalmalarıdır. Tek parti döneminde istediğini yapan CHP(ki kafasına estiği gibi davrandığı yalandır; çünkü o vakit milletvekillerini bir tür röportör olarak kullanıp halkla mümkün mertebe iletişimi kurmuştur; yaptığı devrimlerin çoğu gerçekte halkın sesine kulak vermekten öte değildir); tek parti dönemini bile kendi isteğiyle, başkaca bir güce gerek kalmadan, sadece halkın isteğine kulak vererek sonlandıran CHP(ki ben şu an başbakanın nefes aldığı müddetçe iktidarını kimseyle paylaşmak istemeyeceğine inanıyorum; çevresinde biriken dalkavuklar buna mani olacaktır)nin edilginiktidarının hâlâ son bulmadığına en büyük örnek şu haziran eylemleridir. CHP Atatürk'ten sonra karizmatik bir lider bulamamıştır; bu sadece onları Ecevit ve İsmet İnönü gibi normalde liderlik vasıfları olmayıp yüksek karakter değerleri olan kişileri lider yapmaya meylettirmişdir.
Kılıçdaroğlu'da öyledir(az veya çok...). Bu 3ü Sufi Bayezid gibi liderlerdir, bunlar. Lakin devleti biz de Yavuz Sultan Selim gibi liderlerin yönetmesi gerektiğini biliyoruz(Kanuni gibileri değil...).
CHP belli bir liderliği olmayan hâlâ açıkça ne olduğuna karar veremeyen fakat "münafıklığı" kesin düşmanı belirlemiş ve bunun için kafir olmayı bile göze alacak kadar ileri gidebilecek delikanlı ruhu olanlardan oluşur. bu kişiler çoğunlukla dürüst; fakat küstah ve kendini bilmez bir topluluktur. Böyle hiç bir şey yapmadan bir anda insanların onların ne kadar iyi olduklarını anlamalarını beklerler; fakat hep düş kırıklığına uğrarlar; çünkü İsmet İnönü ve Ecevit'ten gayrisi halkla iletişim kurmaya basbayağı üşenmektedir. Esas hataları ise eyleme geçerler ise yanlış yapabilecekleri bildiklerinden korkmaktır.
Bu korkuyu yenerlerse ancak o vakit iktidar olabilirler...
Dünyanın hiçbir yerinde (totaliter rejimlerden başka) bizim seçim demokrasimizin bir eşi daha yok. Halkımız oyuna inanılmaz bir güvenle ve özveriyle sarılıyor. Bu CHP'nin bu ülkeye yaptığı belki de tek ve en büyük kalıcı faydasıdır.
Geçenlerde duydum bir grup radikal İslamcı "oy kullanma!" diye bir kampanya başlatmış; dedikleri ise tam bu yukarıda temas ettiğim konu: "Bu iktidarın kaynağı millet; halbuki gerçek iktidarın kaynağı Allah'tır." diyorlar. Tabii kanımca biraz yollarını şaşırmışlar; çünkü onlara böyle bir konuda kulak verirsek Allah'ın sürekli peygamberler yollayarak bizi onlara yönettirmesi gerekirdi. Çünkü bir tek onların "Söylediklerim Allah'ın kelamıdır." demeye hakları vardır, Allah'ın izniyle.
Öte yandan Muhammed SAV kendisinden sonra kıyamete kadar peygamber gelmeyeceğini kesin bir biçimde iletmiştir, Kur'an'da da bu durum hüküm altına alınmıştır. Bu durumda eğer birisi çıkıp peygamber olduğunu öne sürerse doğal olarak Müslümanlıktan çıkar(Bu konuda Marx, Nieztche ve Ahmediyye cemaatini örnek vermek olanaklıdır). Böyle birini izlemek de bizi kestirmeden cehenneme götürür...
Şu an okuduğum Mukaddime'de de aynı durum üzerinde durur, İbn-i Haldun. Adaletle toplumsal bağlılıklara dayanarak yönetmek, ardıllıktır(halifeliktir); der. Katıksız güce dayanarak ve hakkı ezerek asabiyet yaratmaksa mülktür. 4 Ardıl gücünü oydaşmalı seçimle başa gelmekten alırlarken Muaviye'nin gücü eline geçirmek için olanakları sonuna kadar zorlaması ile bu durumu bozmuştur. İslam ahlakını epeyce baltalayan bu durum yüzünden İbn-i Haldun'a kadar bir çok bilge (alim) ve neredeyse bütün Müslümanlar(ın yarısı) Muaviye'nin yerine geçen oğlu Yezid'in yaptıklarını bile İslam'a uygun sayacak kadar kendilerini kaybetmiştir(ki Yezid'in Kerbela'da olanlar gibi eylemeleri üstüne:"Bedir savaşının intikamını aldık!" dediği aktarılagelmiştir). Bu kurulan iyelik (mülk) küstahça bir devlet anlayışı ile iktidarı Allah'tan aldığını öne sürmeyi bir devlet geleneğine dönüşmüştür. Bunu Abbasiler'de sürdürmüş en son II. Abdulhamit(ki kendisini sever sayarım, batılılaşma konusunda) bile"Biz Allah'ın yeryüzündeki gölgesiyiz." diyecek kadar cüretkâr olabilmiştir. Lakin bu sözünün yanlışlığını İttihat ve Terakkiciler sayesinde fark edince; üsturubu ile iktidarı terk etmiştir; Vahdettin de aynı biçimde olgunca davranmıştır; çünkü Damat Ferit gibi dalkavuk megalomanalara fazlaca güvenecek kadar kör olduğunu fark etmiştir. Kanımca kendisini bundan ötürü suçlamıştır. İktidarı böyle sessizce terk etmesinin onun Allah rızası için Türkiye'ye hediyesidir.
Geri dönersek CHP'nin güzelliği cumhuriyet devriminden bu yana tek parti döneminde aktif; çok parti rejimlerinde ise edilgin(Askeri vesayet diye çokça dillendirilir) biçimde iktidarda kalmalarıdır. Tek parti döneminde istediğini yapan CHP(ki kafasına estiği gibi davrandığı yalandır; çünkü o vakit milletvekillerini bir tür röportör olarak kullanıp halkla mümkün mertebe iletişimi kurmuştur; yaptığı devrimlerin çoğu gerçekte halkın sesine kulak vermekten öte değildir); tek parti dönemini bile kendi isteğiyle, başkaca bir güce gerek kalmadan, sadece halkın isteğine kulak vererek sonlandıran CHP(ki ben şu an başbakanın nefes aldığı müddetçe iktidarını kimseyle paylaşmak istemeyeceğine inanıyorum; çevresinde biriken dalkavuklar buna mani olacaktır)nin edilginiktidarının hâlâ son bulmadığına en büyük örnek şu haziran eylemleridir. CHP Atatürk'ten sonra karizmatik bir lider bulamamıştır; bu sadece onları Ecevit ve İsmet İnönü gibi normalde liderlik vasıfları olmayıp yüksek karakter değerleri olan kişileri lider yapmaya meylettirmişdir.
Kılıçdaroğlu'da öyledir(az veya çok...). Bu 3ü Sufi Bayezid gibi liderlerdir, bunlar. Lakin devleti biz de Yavuz Sultan Selim gibi liderlerin yönetmesi gerektiğini biliyoruz(Kanuni gibileri değil...).
CHP belli bir liderliği olmayan hâlâ açıkça ne olduğuna karar veremeyen fakat "münafıklığı" kesin düşmanı belirlemiş ve bunun için kafir olmayı bile göze alacak kadar ileri gidebilecek delikanlı ruhu olanlardan oluşur. bu kişiler çoğunlukla dürüst; fakat küstah ve kendini bilmez bir topluluktur. Böyle hiç bir şey yapmadan bir anda insanların onların ne kadar iyi olduklarını anlamalarını beklerler; fakat hep düş kırıklığına uğrarlar; çünkü İsmet İnönü ve Ecevit'ten gayrisi halkla iletişim kurmaya basbayağı üşenmektedir. Esas hataları ise eyleme geçerler ise yanlış yapabilecekleri bildiklerinden korkmaktır.
Bu korkuyu yenerlerse ancak o vakit iktidar olabilirler...
Yorumlar
Yorum Gönder