Var mısın Yok musun?


Çocukları temiz yapan onların oyuncak robota sahip olmak istemesi değildir. Onların robot olmak istemesidir. Sonra büyükler onları rüyalarının gerçekleşmeyeceğine ikna ettiklerinde kirlenirler. Çünkü insan kendisi olamıyorsa, olmak yani dönüşmek istediği şeye yakın durmak ister... Böyle böyle yanlış yapmaya başlar, insan. İstediği şey olmadığı, olamadığı ve olamayacağına inandığı için.


Sonra insan gençlik çağına girdiğinde her şeyi yapabileceğine inanır, henüz hiç bir şey yapmamış olsa da. Öyleyken her şeye saldırır, sahip olmak için. Bu sahiplenme arayışı "olma" arayışını ona unutturan bir uyuşturucudur. Çok tatlı bir uyuşturucu. Böyleyken insan, çoktan ne olmak istediğini unuttuğundan amaçsızlaşır. Amaçsızlaşıp, amaçsız eyleme geçişi onu sorulara yöneltir. Ne yapmak istediğini de sorgularken ya hiç bir şey ardından koşmaz ya da her şey peşinde koşmaya kalkar.

İki insan çok yanlış yapar; hiçbir şey yapmak istemeyenle; her şeyi yapmak isteyen.


İnsan -geçtik her şeye- hiç bir şeye sahip olamayacağını öğrendiğinde artık yaşlanmıştır. Artık her şeyi denemesine karşın hiçbir şey yapamayan ve dolayısı ile hiç bir şey olamayacağını düşünür. Öyle biri artık bitsin diye, sayar günleri. Boşa geçen ömrünü acıyla ve yoksunlukları ile doldurmuştur. Artık çarelerle doldurmaya gücü yetmez sanar, çünkü kandırılmıştır. Büyükler ona yalan söylemiştir.
Düşler gerçek olabilir, yeter ki onlara insan inansın ve onları elde etmek için çabalasın.
Düşlerin gerçekleşmesi için gereken iki şey vardır: Zaman ve güç. Ne kadar zaman ve ne kadar güce gerek duyduğunu ancak çabalayan ve öğrenmeye bilgi edinmeye çalışan insan bilir.
Çabalayana ve gerçekten arayana Allah'ın izniyle yollar açılır. Allah her isteyene bilgiyi verir. yeterince istersek ve  doğru dilersek, doğru yerde ararsak Allah çocukluk düşlerimizin yanıtını bize sunar.
Gazali de böyle der. "Allah zorunludur. Geriye kalan ne varsa olanaklıdır." Yeter ki onlar olmak için çabaladığımızı unutmayalım. Çaresizce görünen her çıkmaz yol, en sonunda bir yoldur. Yoksunluğunu tattığımız her şey var olabilir. Onları var edebiliriz. Fakat önemli olan onları var etmek bizi neleri yok etmeye sürükler bunu bilmektir. Elimizde neleri tutmak istediğimizi ve neler bırakmak istediğimizi iyi bilmek gerek. Çünkü istenenlere yani amaçlara varmak için taşıdıklarımız bize yöntem olur, yol olur. Onların yok olması korkusu bizi tek bir yönde tutar. Yönümüzü sapıtmamıza engel olur. Kalan her şey bize malzeme olur ayağımızı bastığımız taşlar, yokluğuna kızdığımız evler, eşler, çocuklar, arabalar, insanlar, siyasetler, güzellikler, kentler,  ketler, setler, felaketler, etler,  vb. kullanabiliriz, onları. Bunu engelleyecekse onlarla kurduğumuz bağların biçimleri olur ancak. İsteyen zorbaca dediklerini yaptırır. Bu türden insanlara göre başkaları ancak zorlayanlar sayesinde ve zorlayanların varlığı ve iradesi ile devinirler. Bu açıdan başkalarına amaçlarını açıklamak anlamsızdır; güç ve zaman kaybına neden olan bir uğraştır.
Kimisi de kullandıklarına neden kullanıldıklarını gücünün ve zamanının elverdiği ölçüde anlatarak onların iradesini kırmadan kendi amacına yönlendirir. Bunlar yokluğa geçtiklerinde bile amaçlarının başkalarının amaçları olarak var olmayı ve varlık bulmayı sürdüreceğine inanan insanlardır.
Allah bizi bağışlasın ama başarıya ve amaçlarına ulaşabilenler ancak yöntemlerini kaybetmeden yolda yürümeyi sürdürenlerdir. Yukarıdaki yollardan hangisi seçilirse seçilsin amacına varmak isteyenler ancak; yokluğun yolundan giderken varlığı o amaca varmak için kullananlardır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Pazara pirince giderken evdeki bulgurdan olmaya doyamamak

Algısızlık uçurumu

Nişanyan "Yanlış Cumhuriyet" kitabı eleştirisi