Oturmayan Taşlar
Atatürk'ün esas amacı Dil devrimi ile neydi?
O Martin Luther gibi Kur'an tam bir Türkçe çevirisi yaptıracak; dil devrimi sonrası herkes aynı dili konuşunca ve Kur'an'ı herkes okuyup anladığında düşünüp yorumladığında artık kimsenin "münafıkların oyunlarına" gelmeyeceğini umuyordu. Fakat başarısız oldu; kendisi de "protokolcü dalkavuk" zihniyeti kıramadı. O zihniyet yüzünden oğlu ve kardeşi gibi bakıp yetiştirdiği İnönü ile arası bozuldu; bunun üzerine kendini içkiye ğelenceye verdi; hepten devrim işlerini boşladı hatta yanlış yaptığını düşünmeye başladı ve kısa süre sonra da ölüm onu buldu.
Sonu çok hazindi lakin geriye İnönü'yü bıraktı; o da Atatürk'ün son anında ne istiyorsa onu yaptı; Atatürk hiç bir izinin kalmamasını dilemişti çünkü.
İnsanlar onu unutsun istedi. Fakat kaderin cilvesi işte başladığın iş yakanı bırakmaz ya; o yarım kalan devrimi sahiplenenler Atatürk'ü de ölüsüyle birlikte sahiplendi. Ona peygamberlik vasıfları yükledi; her meydana heykelini dikti; ölüsünü bile rahat bırakmadı 20 sene mumyalayıp bekletti; sonra da Anıtkabre gömdü; ki artık Türklerin kendine ait bir dini olacaktı...
Böyle bir dünya yok; Atatürk de bunu istememişti. O sadece Kur'an'ı aklı olan herkesin kendi okuyup kendi anlaması gerektiğini bunu da aynı İbn-i Haldun'un dediği gibi:"Kur'an okunması ve anlaışması şart olan fakat anlaşılması belki de en zor olan yegane rehberimiz; onu çocuklara öğretmek için önce biraz edebiyat ve matematik öğretmek şart; çünkü çevresindeki doğayı kavrayamayanın onu yaratanı kavraması imkânsızdır."
Eğitim müfredatında edebiyat ve matematiğin bu kadar önemli olmasının sebebi bu; yoksa herkes Necip Fazıl ya da Nazım Hikmet okumayı bilsin diye değil; muhasebe yapmayı öğrensin diye değil. Daha fazlasını yapabilmek için. Şimdi amerika'daki hiçbir okul bizim ki kadar başarılı matematik öğretemiyor; üniversite girişi için yapılan merkezi sınavlarında tel tel dökülüyorlar. Baba paran yoksa orada hayata en az 5-0 geriden başlıyorlar. Bu biz de öyle değil; eğer okulda gösterilen herşeyi alabilirsek; inanılmaz bir gücümüz ve potansiyelimiz olur; biz Amerikalılar gibi cahil değil dünyaya açık yetişiyoruz. Fakat CHP'nin sıkıntılı mantığı burada devriye giriyor; çünkü bu sistemde başarılı olmak deveye hendek atlatmaktan zor ve başarısız olanların ya da sisteme dahil olmak istemeyenlerin "işe yaramaz" olduğunu düşünme gafletini gösteriyorlar.
Bu da bizi bu güne getiriyor. Anadolu'nun ortalama kitlesinin gücünü ve vasıflarının en temel örneklerini sergileyen bir başbakanımız oldu ve işin ilginci CHP'nin bu kadar söylenmesine rağmen başarılı da oldu. Başbakanın eylemlerini baştan savma olarak eleştirmek mümkün fakat o eylemlerin hiç yapılmamış olduğu duruma kıyasla ciddi bir gelişme.
Fakat herşeyi de üstlenmesi doğru değil; çünkü devlet ona emnaet edildiğinde; BDDK bankaları hizaya sokmuştu, vergi toplamayı ve denetlemeyi vatandaş yapıyordu ve hakkını veriyordu, ülkenin bütün kronik sorunları ortaya çıkmış ve irdelenmişti. Kısaca yeteri kadar düşünülmüştü; artık eyleme ihtiyaç vardı ve Başbakan bu gerekeni verdi.
Beklentileri karşılamasa da görevini gücü yettiği kadar yerine getirdi; fakat öncekilerin aklını yoksaymaya başladığı an işler sarpa sarmaya başladı.
Ergenekon ve balyozla mutlak eylem özgürlüğü kazanınca; bunu en fazla %10 verimle kullanabildi ki Türkiye tarihinde bu kadar özgür tek lider Atatürk'tü. İkisi de aynı verimsizlikten muzdarip çünkü ikisi de "redd-i miras" yapıp sıfırdan herşeyi yapmaya soyundu. Bu kadar temele inmeye gerek yoktu. Kendisinden evvel yanlış yapılma ihtimali çok azdı; çünkü hindi gibi düşünerek geçirdik vaktimizi; ingilizce de Turkey'in hem hindi hem Türkiye olması belki de bu yüzden benim gözüm de hep ironik olmuştur.
Kısaca ne kadar düşünürsek düşünelim eyleme geçtiğimiz de yanlış yapmaya mahkumuz; her şeyin doğrusunu Allah bilir; bize de yanlış yaparak doğruyu bulma gücünü ve "zamanı" bağışlamıştır. Bizim O'ndan daha fazlasını istemeye yüzümüz yoktur; o yüzden ateistlere inat "Hz. Muhammed'in mucizeye ihtiyacı yok; onun mucizesi Kur'an" der, geçerim. O mucizeyi anlayıp kavrayamayanlar onunn dağları altın yapabildiğini, ayı ikiye böldüğünü rivayet ederek sadece "Kur'an'ı anlayamayız çünkü yazarı(haşa) insanüstü bir varlık" demeye getirerek bizi münafıkça bir yola mahkum etme derdindeler. Bu fikir İslam'ın Şehadet anlayışına tamamen aykırı; Hz. Muhammed (S.A.V)'iaçıktan değil ama gizli gizli ilahlaştırarak hem kendilerini hem bizi batağa sürüklediler. Tek dertleri yaptıkları günahlara daha rahat kılıflar uydurmaktı ki; buna gerek yoktu; deneselerdi yılmasalardı Kur'an'ın ilmi onlara da geçerdi. Azim ve sebat eden herkes Kur'an'ı anlayabilir; o yüzden din eğitiminde çocukları yıldırmamak gerek. Herşeyin bir vakti zamanı var ki sabit bir gerçeği düşündüğümüzde Hz. Muhammed'e Kur'an 40 yaşında inmeye başladığına göre daha erken yaşta bunu onun bile kaldıramayacağını Allah bize göstermiş bence. Hz. Muhammed(S.A.V) o dönemde yaşayan orta halli 20 kişi birlite yapabildiklerini kendi başına yapabilecek kadar akıllı ve becerikli bir insandı. Çünkü önüne sunulan hiç bir bilgiyi reddetmemişti; cahilliğe hiç düşmedi; hep ilgiliydi. Umursamazlık etmedi; biz de etmemeliyiz.
Çocukken yaptığımız gibi:"Banane banane duymuyorum seni!" diyerek ömrümüzü tüketmemizde bir hayır yok....
Yorumlar
Yorum Gönder